21 Şubat 2012

Boğaziçi

Son yazımız 20 kişinin bloga girerek okuma şerefine mazhar olmuş. Sebebini biliyorum bu sayının 20 olmasının. Selin arkadaş facebook'ta beğenmiş, 3-4 geri dönüş almışızdır muhtemelen. Bir kişi daha beğenmiş facebook'ta işte onu bilmiyorum. Bu arada yine Selin arkadaş, çokca zamandır yeni yayınları mailden takip eden bir insandı. Geçen yazıyı bloga girerek okumuş ve blogun şeklini, şemalini çok sevmiş. Bence de çok güzel oldu blog şeklen, girin bakın... İçeriğini de şekli kadar güzel yaparsak tamamdır...

Şimdi benim kafama bir şey takılıyor. Boğaziçi ve ODTÜ öğrencilerine ya da mezunlarına yapılan ayrıcalıklı muameleyi anlayamıyorum. Daha iyi hocalarla, daha iyi eğitim alıyor olabilirler. Bunun sonucunda da iş hayatında tercih edilmeleri de anlaşılır. Ama beraber izlediğimiz süreçte, neden bizden ayrışıyorlar ki?

Ooo Boğaziçi'ni kazanmış zehir gibi kafası var ya da ooo ODTÜ'ye girmiş demek ki üstün ırka mensup! gibi yaklaşımlardan söz ediyorum. Arkadaş! Alt tarafı o gün sorulan 180 sorudan 5-10 tanesine, o saat diliminde daha doğru cevap vermişsin. Başka 5-10 soru sorulsaydı ben Boğaziçi'ne girecektim sen İstanbul Üniversitesi'ne belki de. Kime bu havan? Ya da 1-2 gün daha olsaydı benim kafam basacaktı, o soruları cevaplamaya... Hayır yani nerden biliyorsun?

Daha iyi formül ezberlemek, neden daha fazla zekaya sahip olmak anlamına geliyor ki? Boğaziçi ve ODTÜ'nün otomatik olarak zeka sertifikası vermesi durumu canımı sıkıyor. Hem İstanbul Üniversitesi'ni kazanmış hem de 7. senesini geçiren bir insan olarak ben baya bir gerizekalı konumuna düşüyorum şimdi. Haketmiyorum bence bu muameleyi...

Hayır, bir de Boğaziçi'nde okudun diye kimse sana şirket açmıyor. Yine 1 ay çalışıp, maaş almayı bekliyorsun. Kovulma imkanın var... Kimse dur ya iş yapamıyor ama Boğaziçi mezunu diye işte tutmaz ki seni. Ki senden bilmemkaç puan aşağıda alıp, vakıf üniversitesinde okuyan zengin bir babanın oğlu mezun olduğunda çat diye seni maaşlı elemanı yapabilir mi, yapabilir... Eee noldu Boğaziçili! O öyle artist artist bira yudumlamaların, sigara dumanını havalara savurmanın ne alemi var?

Hem Seray Sever de Boğaziçili. Utan bence!

Kıskanıyorum mu ben şimdi acaba? Niye kıskanayım? Yarına dair tek düşüncem yok. Tek planım, cumartesi Eskişehir'e gitmek... Bu kadar kısa benim hayatla ilgili dertlerim. Yarın ölsem, umrumda olmaz... Dur lan yarın öleceğim, şunu yapayım diyemem yani. Alayına duygusal konuşmalar yapar, elveda der çeker giderim. Giderken bir iz bırakayım bari, yaşarken bi bok bırakamadık diye yaparım o konuşmaları da... Bu kadar işte. Ben gece uyandığımda yanımda suyumu bulayım, güneşin gözüme girmesiyle uyanmayayım, elektrik süpürgesi ya da elektrikli süpürge her neyse o alet onun sesine maruz kalmayayım, hasta olmayayım vb. bunları istiyorum, başka bir şey değil...

Ama derdim 5-6 soru farkıyla aşılmaz aralıklar yaratılması... Bi de bunlar sonra ezici insanlar oluyorlar. Cehaleti küçümseyen adam kadar küçük bir adam var mı ya? Sanki herkes eşit, her yer aynı... Boğaziçili bir gerizekalıyı, ilkokul mezunu bir aklı çalışana tercih edersin sen! Ediyorsun yani görüyorum... Neyse...

5-6 soru fazla çözdün müfettiş oluyorsun, çözemedin banka elemanı... E ol tamam! Saygı da duy müfettiş olana. Hadi üstün de gör mevkiisini ona da tamam. Ama müfettiş abi adam, kafa zehir! Piii bireysel emeklilik mi? Geçiniz... Bu nedir ya? Bu nasıl bir içsel ayrımdır?

Ben kendimi kimseden daha zeki görmüyorum, görsem de bu sebepten ötürü kendimden ayırmıyorum. Ama kimsenin de benden daha zeki olduğunu düşünmüyorum. Düşünsem de ayrışmıyorum... Ama sen kendini dünyanın en zeki insanı sanan Boğaziçili. Sen! Senin yatacak yerin yok!

Ego... Ego sahibiysen bu libidoya yansır. Ego sahibi olarak görünmek istiyorsan egoist olursun... Biri yaratıcı güçtür, diğer tüketmene neden olur. Kendini, etrafındakileri... O göstermelik egoya tapan insanlarla göstermelik ilişkilerle hayatına devam edersin belki ama o egoyu yaşama geçirip, diğer egosuzlara(bana) katkı sağlayacak hiçbir şey üretemezsin...

Şimdi tanıdık Boğaziçili insanlar var... Onlar üstüne alınmasınlar... He okumuyorlar zaten ama olur da denk gelirse diye... Ben oluşmuş algıyla ilgili bir meramımdan söz ettim sadece...

Hayat, doğuda sessizlik suskunluk anlamında
Batıda ise değerli bir taş sanki,

Susmak, doğuda erdem, meziyen anlamında
Batıda ise değersiz bir hak gibi,

Gülmek, doğuda utanç, kibir anlamında
Batıda ise doğal bir istek sanki,

Bilgi, doğuda saygınlık, itibar anlamında
Batıda ise PARAya endeksli,

Ayır bizi BOĞAZİÇİ
Anlat bizi ayırmadan
Ayır bizi Boğaziçi
Kutsa beni atlamadan...

Hoşçakalın...

Selin! O kadar konuştuk ama bu yazı tam da senin nefret ettiğin cinsten oldu, idare et :) Facebook'ta beğenmezsin olur, biter...

Hiç yorum yok: