16 Şubat 2012

Gül Döktüm Yollarına / Ele Güne Karşı

Bir süre yazmayalım demiştik ama beceremedik. Yazmak, tartışmak oluyor bir nevi. Günlük hayatta, iş ya da okul dışında, kendimize ayırdığımız ve yanımızdaki yöremizdekileri seçebildiğimiz zamanlarda, tartışmaktan kaçmayı hedeflediğimiz içindir ki; yazmak, başka bir yerden veya başka bir yere bakmayı sağlayabiliyor.

Buraya yazılan hiçbir yazının öncesinde bir kurgu oluşturulmamıştır. Kendi adıma söyleyeyim bunu, diğer yazarların katkılarının neyin sonucunda ortaya çıktığını bilemem. Ama ben yazdıkça, bir şey üretmeye, ürettikçe beyan etmeye çalışıyorum. Çok fazla tıkanıyorum. Kendi tartışımım olduğu için de başkalarının fikirlerine kapatıyorum mevzuyu. Bir kere sordum işte, sen ne düşünüyorsun diye... Benim kafama yakın bir kafayla değerlendirip, o düğümü çözmek istedim. Olmadı!

Buraya yazılıp da yayınlanmadan silinen onlarca yazı vardır. Belki de yayınlananlardan fazladır...

Şimdi Selin arkadaş yaz ya iyi bence dedi, ben de gaza geldim... Aynı cümleleri, aynı anlamları tekrarlamamın sebebini, kurgusuzluk olarak açıklayabilirim kendisine. Affetsin... Ama ben teşekkür ederim. Fazla uzatmayacağım bundan sonra :)

Yazacak bir şeyim yok sadece dünü anlatacağım... 12-13 yaşlarında tanıdığım ve o ergen akılla gizliden gizliye hayranlık duyduğum bir ablamız; sahne aldığı mekanda karaoke programı yaptı. 24 yaşındaki öküz halimi tanıyamadı bile Zeynep abla. Neyse işte, öncesinde bissürü alkol alınmış zaten, bir de orada alıyorum. Çünkü biliyorum ki sahneye çıkacağım. Madem çıkacağım, hatırlamamam lazım. En kötü sesimi duymamam lazım. 

MFÖ'den Ele Güne Karşı'yı söyleyelim dedim, tamam dediler. Çıktık işte 2 kız, 2 erkek sahneye... Şarkı da hani tam söylenecek şarkı... Küfreder gibi söylüyorsun, böyle bir rahatlama. Orkestranın sesi de çok açık, duymuyorsun kendini. Tabi bende keyifler gırla. Söylüyorum, bağırıyorum...

Neyse şarkı bitti. Zeynep Abla "durun durun ben bir yetenek keşfettiim" dedi. Sağıma, soluma baktım. O ise bana bakıyordu. Siz inin dedi arkadaşlara. Sen kal dedi bana. Ben de sahneye çıkmadan önce kendisine "ben seni hep -gül döktüm yollarına-yı söylerken hatırlıyorum, biz indikten sonra söyler misin" demiştim. Zeynep Abla "gül döktüm yollarına"yı söylüyoruz dedi. Peki dedim. Sarhoşken çok daha fazla edilgenim. Kadınlara karşı edilgen olduğumu söylemiştim daha önce. Hemen peki diyorum, sarhoşsam oluuuurrr diyorum :)

Velhasıl kelam başladık söylemeye. Elimde tef, mekanı coşturuyorum... Söylüyorum, oynak hareketler falan. Aman yarabbi! Çok keyiflendim, çünkü umrumda değildi. Sesimi duymuyordum... Kendimi görmüyordum... İnsanlar da yuhalamıyordu :)

Bu keyiften sonra bir cigara içeyim diye dışarı çıktım. Kızın biri geldi, çakmak istedi. Ben tabii aynı edilgen ruh haliyle oluuuurrrr dedim. Çok güzel söyledin dedi. Ne? dedim. Güzel söyledin, keyifliydi dedi. Dedim ben hiç kendimi duymadım ama teşekkür ederim... Sanırım müziği duyup, doğru söylemeyi başarmıştım o kafayla... Yoksa bu sesle, güzel söylememin pek de imkanı yok... 2-3 arkadaşımın yanında bile şarkı söylemem ben, kafam güzel değilse... Ben bir kere şarkı söyledim ayık kafayla, onu da telefona kaydedip, gerekli mercilere ilettim. Ben yapamam yani normalde...

Ama dünden sonra gaza geldim. Doğru söyleyebileceğime olan inancım arttı... Bu nedenle: "ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum" 

Eyvallah...

Hiç yorum yok: