30 Temmuz 2011

Uyku

- Makinist filminde Christian Bale'in oynadığı karaktere döndüm. Uyuyamıyorum. Hoş, adam 1 senedir uyuyamıyor ama benim de 2 ay oldu. Bir de o hiç uyuyamıyor ve eriyor. Bense erimeden günde 2-3 saat uyuyabiliyorum. Ama yetmiyor 2-3 saat onu söyleyeyim. Gözlerimi açamıyorum....

- Christian Bale demişken; Prestij de izlediğim en güzel filmlerden. Beklenmedik sonlar benim beğenimi oluşturuyor sanırım.

- Beklenmedik son derken de Olağan Şüpheliler'i es geçmeyelim.

- Bir beklenmedik son da Leyla ile Mecnun'un sezon sonu bölümüydü hani. Dedeye noldu?

- Filmi çekilecekmiş onun da. İki dizi var izlediğim, ikisinin de filmi olacak. Umarım diziyi bok etmez filmler...

- Sarp Apak da sempatik bir insan değil, söyleyeyim.

- Karınca da ne zor ölüyor arkadaş? Bükülüyor darbeyi yiyince, darbe bitince de yürümeye devam ediyor. İyice ezmek gerekiyor hayvanı.

- Hilal Cebeci niye soynuyor anlamadım? Neye yarıyor ki? Bir de reklam yapıyor twitter sayfasından. Hilal Cebeci tercih etti diye tercih edilebilecek ürünler olabilir mi? Tam tersi olabilir gibi geliyor bana. Belki seksi olmaya çabalayan kızlarımız, iç çamaşırlarından edinmek istiyor olabilir.

- Dağhan Külegeç de sempatik değil. Yamuk ağzına sıçayım kendisinin.

- Kavak Yelleri izlediğim düşünülmesin, Lig Tv'de şu an bahsettiğim iki insan ve can sıkıcılar.

- İzzet Çapa ne iş yapar bilemem ama geçen gün Tv'de kendisini görünce "Aa Ahmet Mümtaz Taylan" dedim. Sonra baktım ki İzzet Çapa. Sonra google'dan baktım, benzemiyorlar.

- Şarkıcı Yaşar da Tim Duncan'a benziyor. Biraz güneşte kalsa tamamdır.

- Medya, yargı, siyasi iktidar, ordu! Her şey, Tayyip'in oldu... Fabrikalar, tarlalar..... sloganındaki melodik biçimle okuyunuz...

- Son olarak, dün güzel kafayla 2.5 saat bir arkadaşla ki kendisinin adı E ile başlar, n ile biter, fena bir tartışmaya girdik. Yanımızdaki 5-6 insan da bizi dinlemek zorunda kaldı. Kuledibi'nde biralarımızı içerken, yanımıza gelen iki insanın "Hayrola ya niye insanlar burada içiyor, bir durum mu var?" diye sormasıyla başladı. Güzel güzel muhabbet ediyorduk çocukla, işte zabıtanın Beyoğlu operasyonu ve insanların başka yollar aramasıyla ilgili. Konuştuğumuz adam da belli ki bilmiyor buraları, İstiklal Caddesi'nin falan soruyor. Her neyse işte birden bizim arkadaş çıktı çocuğa çık şurdan, sola dön dümdüz yürü dedi. Sağol dedi çocuk sonra bana bir şey sormaya devam etti. Bizim arkadaş da tekrar yol tarifi yaptı. Çocuk da tamam abi bi dakka sen niye sinirlendin ki şimdi dedi. Bizim arkadaş da tamam abi istiklal şurası falan dedi. Postalıyordu yani herifi.

- Çocuk da kırıldı haliyle, mevzu da çıkarmak istemedi ve gitti. Sonra sen ne yapıyorsun ya dedim bizim arkadaşa? Elalemin malını çekmek zorunda mıyım dedi? Niye mal oluyor abi şimdi adam dedim. Mal işte dedi. Çekemem dedi. E çekme dedim, ben konuşuyorum sanane dedim. Sonra Bağcılar'dan bilmemnereden çıkmasın bu tiplere kadar geldi muhabbet. Sonra İstanbul'daki trafik sorunu da, güncel sorunlar da bu tipler dediği adamla ilişkilendirildi.

- Haliyle mesele Kürt meselesine kadar geldi. Adama bu nasıl bir elitist tavır dedim? Evet elitistim dedi. Şimdi bir insanı 10 senedir tanıyorsun, kızınca, kafası güzel olunca falan tamam ama ciddi ciddi konuşunca apayrı bir dünya görüşünü ciddiyetle savunan ve kendisine, benim düşüncelerime yakın bir ideolojik tercihi savunanların kullandığı bir sıfatı yakıştıran adamı görünce hayal kırıklığın büyük oluyor.

- Gece 2'den 3.30'a kadar başka bir şeyi konuşamayacak kadar... Ama o 1.5 saatlik konuşma, ömrümün geri kalanını kurtarmıştır. Saflar belli olmuştur haliyle konuşulacak konuların derinliği de...

- Hiçbir şey anlamadınız. Ben de anlamadım zaten. Anlayamadım. Neyse ki kardeşi daha insancıl biri.

- Haydi iyi geceler....

06 Temmuz 2011

Sıradan Çağrışımlar

A - Ahlak: Her şeyin temeli. Ufak bir zedelenme tahribatı arttırır. Sonra bir delik açılır, büyür de büyür. Başka biri olmaya zorlar. Başka durumları savundurtur. Bahane yaratır. Kısacası sağlam kalabilmek için korumak gereken şey.

B - Bilgi: Sonsuzluğun çekiciliği, öğrenme arzusu, yaşama nedeni bazen de yaşamama.

C - Can Yücel: En güzel şiirin sahibi, en güzellerinden bir şair. (Bkz: Buluşmak Üzere)

D - Deniz: Bakarsın olur, düşlersin olur, dalarsın olur, atlarsın olur, üstünde yüzersin olur, gidersin olur. İyi ki var!

E - Ezgi Asaroğlu: Bu yazının yazılmasının sebebidir. Çok da güzeldir.

F - Fenerbahçe: Şike falan canımız sıkılsa da en mantıksız sevgi.

G - Gözler: Yalan söylerler. Arabesk takılmaya gerek yok. Ama güzel gözler bir de güzel bakarsa ve samimiyetten başka bir şey görünmezse o gözlerde; hem içmeden sarhoş olur insan hem de sabaha kadar içse bana mısın demez.

H - Hak - Hukuk: Hiçbir talep edenin, tamamiyle kavuşamayacağı; kavuşursa ekonominin, siyasetin çökeceği kavram.

I - Işık Oyunları: Etkileniyor insan.

İ - İrem:

J - Jean Paul Sartre: "Cehennem, başkalarıdır."

K - Kalem: Yazmak, çizmek, resmetmek. Anlatmanın en güzel yolu.

L - Lise: Çok şey kaldı, hiçbir şey kalmadı.

M - Mütemadiyen: En sevdiğim kelime.

N - Nazım Hikmet Ran: Tahirle Zühre Meselesi. Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık, yahut hiç sevmeseydi, Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

O - Oyun: Sokakta, evde, okulda, mecliste, aşkta, savaşta... Her yerde...

Ö - Öğrenmek: Akılda kalabildiği sürece değerli.

P - Piggy: Kedimiz. Çok çirkin bir sevimli.

R - Rakı: Peynir, kavun ve güzel bir çift gözle bıkmadan içilebilecek üzüm suyu.

S - Su: Başlıca içeceğimiz.

Ş - Şüphe: Her dakika içimde.

T - Tecrübe: Güzele, doğruya yönlendirecek olanın önünde saygıyla eğilinir; vazgeçirmek için anlatılırsa dinlemekten vazgeçilir.

U - Uyku: 1-2 haftadır yanıma uğramayan.

Ü - Üşümek: Çok az yaşadığım. Yağlar, kanlar maaşallah...

V - Vicdan: Ahlakın temeli. Doğruyu, güzeli bulma yolculuğu.

Y - Yağmur: Ne şemsiye, ne şapka. Islatsın beni. Aksın, akması gerekenler yollara.

Z - Zenginlik: Hırsızlık...