13 Haziran 2011

Karanlıkta

En kötü hastalıkmış umutsuzluk. Ne uyuyor ne de uyanıkmış insan. Neden uyusun ve neden uyansın ki, gidecek bir yeri olmayınca. Her gecenin bir sabahı, her siyahın bir beyazı, her tutsağın kaçışı ve her uykunun bir uyanışı var mı? Kimilerinin yok. Ama toplumda var. Doğada var. Tarihte var...

Olsun demek de zor artık...
Son dönemlerin sıkça dinlenen şarkısı haline gelen ancak oldukça eski olan bir şarkının piyasada aldığı yer manidar; hepimiz gibi.

"Olsun" demedik hiçbir zaman ama bazı şeylere "rağmen" yürüdük. Böyle umutsuz günler de yaşanacakmış. Bir günlüğüne umutsuzum. Bu gün benim umutsuz günüm. Bu gün düşlerimi ve aklımı bir kenara koyduğum; duygularımla hareket ettiğim bir gün.

Nasılsa bu blog bile kalmayacak geriye. Her şey birer birer alınıyor elimizden. Düşlerimiz gibi, okullarımız gibi, yolculuğumuz gibi, uykularımız gibi, sağlığımız gibi...

İnsanlığın kendi duvarına toslayıp tek çözümün onu yıkmak olduğunu anlayacağı ve o duvarların yıkılacağı günlere...



08 Haziran 2011

korku

Seçimlerden önce yazalım bari bir şeyler. Yine bir klişeyle başlayayım. Klişe timleri beni kovana dek klişeye devam! İnsanlar hep somut karşılık görmek istiyor. Hem yaptığı şeyin sonucunu hemen görmek istiyor, hem de işe yaradığını hissetmek. Ey insanlık, ey kardeşlerim; bizi tarihin en başından beri siyasetten, yönetimden, iktidardan uzak tutanlar mı bizim oylarımızın hemen sonuç vermesine izin verecek? Sizce bu adamların bizim oylarımızın bizim iktidarımıza gitmesine izin vermesi mümkün müdür? Ülkedeki ABD düşmanlığını sileceğiz(CHP Parti Programından) diyenler mi bizi temsil edecek? Ya da üç beş "kişi" yi şu tiyatro sahnesinden başka hiçbir şeye benzemeyen meclise sokunca mı biz temsil edilmiş olacağız? Neden bir kez olsun kendimizi savunanlara oy vermediğimizi anlamıyorum. Neden korktuğumuzu da anlamıyorum. Bu bir propoganda yazısı değildir. Bu bir sitem yazısıdır. Şimdiden-seçim öncesinde- yapılan bir sitemdir bu. Çevremde- en az benim kadar- insanlığın eşitlik ve özgürlüğünü istediğini bildiğim insanlara, arkadaşlarıma sitemdir bu. Haklıların güç kazanması için için güçlüye değil, haklıya oy vermek gerekir. Başka yolu yok. Başka türlü insanlar yüzünü haklıya dönmeyecek. Hep güdülecek mi bizim insanımız? Hep parası olanların, kanlarını emenlerin peşinden mi gidecek bizim insanımız? Kendi partisine oy vermekten aciz mi bizim emekçi ve emekçiden yana insanımız? Zannetmiyorum. Zincirleri kırmaya giden yolda ilk zinciri kırmak oy atmaksa, çok zor değil; biraz cesaret.

insan, doğası gereği .....

"İnsan, doğası gereği"ciler var. insan böyle davranamazmış, böyle düşünemezmiş. Doğasına aykırıymış. Tamam yani bir takım içgüdülerimiz var da; aklımıza, ahlakımıza, vicdanımıza, öğrendiklerimize, tecrübelerimize ne oldu? Davranışlarımızı bunlar şekillendirmiyor mu? Hem"insan, doğası gereği" hayvandır de, hem de hayvanlık yapınca toplumdan dışla, eleştir, cezalandır. İki yüzlüsün "insan, doğası gereği"ci. Doğası gereği insan, iki yüzlüdür de der şimdi bu.

Genelde ekonomik - siyasi sistemler üzerine yapılan tartışmalarda, bilgilerin ve teorilerin tükendiği noktada bitiveriyor bu "insan, doğası gereği"ciler. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışanlara, tüm argümanları bitince, bütün bilimsel açıklamalardan daha anlamlıymış gibi bir tavırla, aniden, kendinden emin bir şekilde der ki: "insan, doğası gereği bencildir, paylaşmayı istemez ve insan doğası gereği, mülkiyet hakkı olsun ister!" Acaba niye? Acaba doğası gereği mi, sen öyle öğrettin diye mi? Daha fazlasını yapmalarını sen istemedin mi? Ne diye şimdi çıkıp, doğaya bok atıyorsun? Önce sistematik biçimde insanları bencilleştir, sonra da doğaları böyle bunların de! İki yüzlüsün "insan, doğası gereği"ci...

Hala bencil olmayanlar var. Bence az da sayılmazlar. Bir kere "anne" dediğin doğası gereği bencil olmaz :) Şaka lan! Doğası gereği değil de anneler genelde bencil olmaz. Kendi yarattığı şeye sahip çıkar. Dünyanın bütün anneleri birleşin! Biz arkanızdan geliriz. Bir kere de biz sizin arkanızı toplarız...

Bencil olanlar, olmayanlardan çoktur elbette. Başarmıştır bunu sistem. Devam ettiğine göre hala başarmışlar işte. Ama olmayanlar var. Kendi başlarına çok, geri kalana oranla azlar ama varlar!

Seçim sonuçları için babama yönelik kaygılar taşıyorum. İktidar-muhalefet ile ilgili taşımıyorum, çünkü biliyorum ki yine olan bize olacak. Buna hazırlıklıyız. Ama babam için ciddi endişeleniyorum. Kendisi fena halde bir Chp'lidir. Sabah yataktan "Kılıçdaroğlu" diye kalkıyor. "Halk Tv"yi açıyor. İçten içe coştukça coşuyor... Sonra bir tartışma patlattığımızda ki bu derinliği olmayan tartışmalar olmak zorunda. Çünkü derinliği olan tartışmalarda, her şeyin yaratıcısı Chp'ymiş gibi bir tavır takınıyor ve biraz uzadığı zaman, söyleyecek sözü kalmayınca ciddi anlamda kırıcı oluyor. Neyse ya başka bir şey diyordum. Heh! Atıyorum, seçim sonuçlarına dair tahminler üzerine konuştuğumuzda, ben Akp'nin %44-45'i bulacağını, Chp'nin %26 falan olabileceğini düşündüğümü söylüyorum. Hemen diyor ki ya bu adamlar il genel meclisi'nden %39 almadılar mı? Niye artsın oğlum bunların oyları? Baba diyorum referandumda görmedin mi? Ayrıca ben demiyorum ki bin tane anket var işte... Yok ama, adam inanmıyor. Adam Chp'den %30 ları bekliyor. Akp'nin de %40'a ulaşamayacağını söylüyor. En sonunda bir iddiaya girerek sorunu aştık. %40 ve üstüne vodka melon sahibi olacağım. Akp %40'a ulaşamazsa bir büyük rakı benden babaya... Babam vodka melon içmez ama ben onun rakısına eşlik ederim o ayrı. Gidip Akp'ye oy versem mi lan %40'ı geçsinler diye? S.kseler vermem sanırım...

Konu şudur ki; babam çok üzülüyor seçim sonuçlarından sonra. Alıyor rakısını, sessizliğe bürünüyor. Bu halkın bilmemneresine bilmem ne yapayım şeklinde başlıyor ondan sonra. Çok kötü oluyor. Rengi atıyor. Telaşlanıyoruz...

Annem de hayatı boyunca Chp'ye oy vermemiş bir acayip. Siyasi bir kimlik taşımaz ama mazisi Dsp, Ödp ve Tkp tercihleriyle dolu. Bu sefer Chp'ye verecek. Kadın bıkmış. Hem babam sussun hem de bir umut Tayyip gitsin diye, basacak mühürü Chp'nin gözüne. Yapma, etme anneciğim diyorum ama bir yandan da 9 senelik bir baskıdan, bir şekilde nefes alarak çıkmayı ümit etmelerini anlayışla karşılıyorum. Babam değil de annem bilir ki, Chp'si bilmemnesi bu memleketin başat sorunlarını çözebilecek yapılar değiller. Ama ne yapsın işte kadın? Darlanmış... Mantıklı yanı yok ama anlaşılabilir.

Zaten dün, Kemal Bey, Fatih Altaylı'ya "piyasa ekonomisinden yanayız" gibi bir cümle kurduğunda; kendimi tutamayıp küfürler etmişim. Ben kendimi tutamayınca küfür eden bir varlığım. İnsan, doğası gereği kendini tutamayınca küfür eder :) Her neyse. Annem yakınlardaymış. Bre oğlan! Ne dellendin? Sevdiğin kız, varmadı mı yanına? dedi. Yok, böyle demedi. Oğlan demez annem bana. Kız, mız işine hiç karışmaz. Neyse, dedi ki Ne oluyo be? Dedim adam böyle böyle dedi, ben de bastım kalayı. Kalayı demedim tabii ki. Konuyu bağlıyorum artık. Annem öyle bir üfff çekti ki, orada anladım aslında oy vermek istemediğini. Canım annem. Şu yukarıdaki önerimi bir ciddiye alın. Korkmayın! Arkanızdayız...

O kadar çok anne dedik ki; cumartasi annelerine, kocasından gördüğü şiddetle ölen, yaralanan veya bununla yaşamak zorunda bırakılan tüm annelere, kocasının tecavüzüne uğrayan tüm annelere, çocukların beslenme çantasından meyve eksik etmeyen tüm annelere, çocuklarının beslenme çantalarına meyve koyacak imkanı olmayan tüm annelere selam olsun!!!
Bu kadar olsun... Aylar sonra yeter...