17 Kasım 2011

Armut Kafalı At!

Melaba!

"Her yaşın ayrı bir güzelliği var" da ne abuk bir klişe! Ben hatırlıyorum şimdi eski yaşlarımı, bugün yapmayacağım her türlü saçmalığı yapmışım. İleride de bugünlerime bakıp böyle düşüneceğim muhtemelen. E şimdi madem olgunlaşıyoruz, geçmişin çirkin olduğunu söylemekte beis yok... ( Uuuuu beis!)

Biraz açalım. Ben şimdi sabaha karşı kalkar Oscar De La Hoya mıydı neydi onun boks maçını izlerdim. Oscar De La Hoya evime gelse kapıyı açmam şimdi. Ama sanki tek derdim oymuş gibi, çocukluğumu heba ettim. Nedeni çok açık? Veriyorlardı reklamları, e tabi biz de ergenliğe bile girememiş erkek çocukları olarak atlıyorduk. Ortada çok güçlü adamlar vardı ve hepimiz o adamlar gibi olacağımızdan emindik...

Sabah okulda konuşacaktık bu boks maçını. Herkes izleyecekti, ben nasıl izlemezdim? İzledim tabii. Şimdi deseler ki Oscar De La Hoya'nın maçını izlersen; seni dünyanın en güçlü erkeği yapacağız... Uyanıksam izlerim, saat kurup kalkmam...

Hani nerde o yaşın güzelliği? Bence çok çirkin... 2-3 sene evvel, okulu sallamayan bir insandım ben... Hayatımı yaşıyordum dışardan bakınca. Ne oldu? Okul uzadıkça uzadı. Olsun ya o yıllar da güzeldi diyebiliyor muyum? Yok... O yaşların da bir güzelliği yoktu yani...

En güzel yıllarımı hatırlıyorum... Anlatmayacağım... Zaten çok eski...

Olsun, bana seninle geçen, yıllarım yeter! şarkıya gel!

Okulda hiç arkadaşım yok, hepsi mezun oldu. 2-3 insan var selam verebildiğim. Ama arkadaşım değiller. Ama bir kız var... Sanırım arkadaşı yok onun da... Geçen sene sınavlarda önüme oturup, bana sınavla alakalı sorular soruyordu. Ya benim 6. senem, birine anlatabilecek kadar bilseydim, uzamazdı bu kadar diyordum. Hep aynı cevabı veriyordum...

Bugün yine bu kızla karşılaştım. Yine önüme oturdu. Sonra dedi ki "biz çok arkada kaldık, hocalar şimdi bizi öne almasın!" Dedim ki "hoca bu alabilir, önlerin de ortaları boş hani" hani falan demedim tabi. Bu anlama gelebilecek bir şeyler dedim. "Hadi kalk kalk biraz öne geçelim" dedi. Şimdi normal şartlarda "sen geç ya ben böyle iyiyim" demem lazım. Öne oturacak olsaydım, otururdum zaten dimi?

Yok işte. Bir kız, bir erkeğe ne istiyorsa yaptırabiliyor anam babam. Tamam geçelim dedim. Geçtik... Kızın adını bilmem, o da benim adımı bilmez. Ama aramızda bir bağ var. Sınavlarda arkalı önlü oturmayı seviyoruz. Kızın da saçları güzel hani. Böyle benim kağıdıma fışkırıyo bazen saçları oradan biliyorum. Böyle kızıl kızıl...

Ama kız at! Bildiğin at! Yani çok büyük! Tamam ben de geniş bir hacim kaplıyorum ama kız ne bileyim yani böyle bir büyük... Ben korkuyorum. Dönüyor arkasına o çakmak çakmak gözleriyle bir şeyler soruyor. Muhtemelen diğer insanların da beğenebileceği bir tip ama ben korkuyorum. Tırsıyorum arkasını döndüğünde...

Bakamıyorum çok fazla... Dövecek gibi geliyor... Allah sonumuzu hayır etsin... Şu vize dönemini sağ salim atlatıyım başka bir şey istemiyorum... Finallere kadar görmem zaten bir daha...

Otobüste iki dedenin kavgası arasında kaldım. Çok komikti. Anlatmayı deneyeyim... Zor olacak ama başlıyorum. Çok sıkışık bir araca bindik. Bu arada otobüsler çok dolu lan bu ara. Neden acaba? Neyse... Bir durakta baya bir yolcu indi. Biz de arkalara doğru ilerledik. Öndeki dede, ben ve arkamdakiler... Orta tarafta duran bir adam da hadi arkaya ilerleyin de gitsin otobüs, acelemiz var dedi... Acelen varsa, taksiye bin arkadaşım diyecek bir cengaver aradı gözlerim ama çıkmadı öyle biri.

Sonra bu orta yerlerde duran dede, talebini bir kez daha ve yüksek sesle tekrarladı. Benim önümdeki dede de bu herife ters ters baktı. Ne bakıyorsun dedi orta taraftaki dede. Önümdeki dede bir şey demedi. Orta taraftaki dede bir daha sordu ne bakıyorsun diye? Önümdeki dede de ne karışıyorsun sen, hem sen niye ilerlemiyorsun arkaya doğru o zaman diye sordu. Orta taraftaki dede de ben şimdi ineceğim heralde sen karışma dedi. Önümdeki dede de sus o zaman yürüyoruz işte dedi. Orta taraftaki dedi hadi konuşma dedi. Zaten canım burnumda dedi.

Önümdeki dede döndü, orta taraftaki dedeye baktı ve surata bak surata dedi... İşte fantastik boyut! Surata bak! nedir ya? Önümdeki dede, resmen fiziki bir özelliğini beğenmedi adamın ve bunu dile getirdi. Ne diyorsun sen be dedi. Surata bak öyle surat mı olur dedi önümdeki dede. Ben de başladım sırıtmaya. Tam da ikisinin arasında kaldım. Bir elimle önümdeki dedeyi, diğer elimle orta taraftaki dedeyi tutmaya başladım...

Sen kendi suratına bak lan moruk dedi orta taraftaki dede. Ben iyice gülüyordum artık. Sonra otobüse baktım, benimle birlikte sadece bir adam daha gülüyordu. Herkes çok ciddiye almıştı tartışmayı. Sonra önümdeki dede küfür ettirme şimdi bana dedi. Orta taraftaki dede de atarlandı iyice. Sonra önümdeki dedi siktir lan ordan dedi. Ama o kadar doğal dedi ki, küfür gibi değildi. Ne diyorsun sen be dedi orta taraftaki dede...

Ne diyorsun? soru cümlesi erkek kavgalarının, dövüşe dönüşme evresinden önce en çok sorulan soru cümlesidir. İlkinde ağzına vurmuyorum ama bir daha tekrarlarsan geliyor demir yumruk! demek aslında o soru. Çoğu zaman gelmez o demir yumruk ama meali budur...

Sonra orta taraftaki adam da bir şeyler dedi. Önümdeki dede hala surata takılmış bir vaziyette, sıçarım senin suratına dedi... Aha dedim. Sıçmak, sikmek... Dedeler çok pis dövüşecek! Sonra orta taraftaki dede zaten canım burnumda, sabahtan beri hastane hastane dolaşıyorum, canımı sıkma, senden çıkarmayayım dedi. Önümdeki dede, kafaya bak kafaya! Armut kafalı! dedi...

Sonra bir adam kalktı ve önümdeki dedeye yer verdi. İkisi de oldukları yerden bir süre daha söylendiler ve dövüşe dönüştürmeden bitirdiler kavgalarını. Yalnız ben önümdeki dedeye takıldım. Yol boyu güldüm. Adam, diğer adamın kafa şeklinden hiç hoşlanmamış ve içinden ne geliyorsa söylemişti. Kendi kafası da öyle çok matah bir kafa değil hani. 80 yaşındaki adamın kafası zaten çirkindir... Ama adam bunları düşünmeden, diğer adamın kafasına saydırdıkça saydırdı...

Çok fantastikti... Anlatamadım değil mi? Ama çok komikti... Hiçbir şey katmadım da gerçekten. İnsanlar böyle hikayeler yazarlar, anlatacak şeyleri olsun diye ama benim anlatmak gibi bir hevesim yoktur, bilirsiniz. O yüzden inanınız... Böyle fantastik bir dede kavgasına şahit oldum.

Hıh! Kafaya bak! Bu nedir ya?

Leyla İle Mecnun'dan Yavuz adlı karakterin söylediği şarkıyla bitirelim bu yazıyı da...


Hiç yorum yok: