16 Ağustos 2011

Kapitalizm!

- Çok ayrı bir kafası var kapitalizmin. Farklı düşünüyor, ayrı söylüyor. Eldekinin kıymetini bilmek önemlidir kapitalizm için. Eldekini kıymetlendirmek, en yüksek değere ulaştığında satmak ya da değeri düştüğünde bırakmak... Ama aslında öyle değil. Kapitalizmin insanlara sunduğu bu olabilir ama yaptığı başkadır. Yapmaya çalıştığı daha çok insanı kapsamaktır.

- Digiturk mesela. 60 küsür lira para ödüyoruz. 6-7 yıldır var kendisi bizim evde. Seviyeli bir ilişki kurduğumuz söylenemez. Kendi adıma sömürüyorum açıkçası aleti. Çok kullanıyorum. Ama bu digitürk'ü ilgilendiren bir mesele değil. Bedaş bakıyor bu işlere. Çakıyor faturayı. Her neyse efendim. Bu digitürk, o kadar senedir müşterisi olmamıza rağmen, yeni abone olacaklara çektiği kıyağı bize çekmiyor. Çekerse taahhüt istiyor. O istiyor da biz istemiyoruz.

- Dediğim şu: Digitürk bizi önemsemiyor. Yeni gelecekleri düşünüyor. 2 gitsin, 5 gelsin daha ne isterim ben diyor. Yani pazar payını genişletmenin peşinde koşuyor. Eldekinin kıymetini bilmiyor, ele geçirmeye çalışıyor.

- Peki biz ne yapıyoruz. Teledünya'ya geçiyoruz. Ne olmuş oluyor? Teledünya pazar payını genişletmiş oluyor... Günümüz insanlarının sevgili değiştirmesi gibi bir şey. Pazar payı!

- Ttnet de aynı şey. Yeni gelen üyelere bisiklet veriyor ki ben nasıl çok istiyorum bisiklet, anlatsam inanamazsın. Böyle bir bisikletim olsun gezeyim de gezeyim. Ama param yok. Alamıyorum. Ee ttnet veriyor işte dur bi zorlayayım diye gidiyorum görüşmeye. Bisikletin verildiği paketle aynı paketi kullanıyorum zaten.

- Bana da bisiklet verin, hadi n'olur diyorum. Kızı çok etkiliyorum. Bilgisayarda bir şeyler deniyor. Sonra olmadı diyor. Diyorum neden ya? 13 ay önce bu pakete geçtiysek ve 24 ay taahhüt verdiysek bu suç mu? Bana bisiklet verin diyorum. Kız bir daha bir şeyler yapıyor. Beyefendi sizin için sistemi kandırmaya çalıştım ama yemedi diyor.

- Yeni abonelere yönelik bir kampanya bu diyor. Alacağım bir bisiklet ve bu binanın önünden geçeceğim her gün, işte o gün nasıl bir yanlış yaptığınızı anlayacaksınız diyorum. Kız üzülüyor. Üzülme diyorum, gel bi kahve hüpletelim. Tokat atıyor kız. Canım acıyor...

- Dostluk önemli şey, böyle olur mu, kıymetini bilmek gerek dedi bir ablamız, teyzemiz, annemiz... Sevdiğimiz bir büyüğümüz kısacası. Düşündüm. Öyle sanırım. Büyüdükçe anlaşılan bir hadise bu. Mücadele edesi geliyor insanın, kaybettiklerinin ardından. Ama PFDK'ya tedbirli olarak sevk edilmiş futbolcu gibiyim. Sahaya çıkmam bile yasak. Kaçak olarak giriyorum, güvenlik görevlileri tarafından yaka paça indiriliyorum. Erişemiyorum bile dostuma... Duymuyor, görmüyor bile beni. Duyarsa da kafasını çevirip bana bakmıyor. Suça ortak olup, takımdaki yerini kaybetmek istemiyor... Ama bu tedbir kalksın, ben onla ne ikili oyunlar ne duvar pasları yapıp, atakları golle sonuçlandıracağım, bak gör!

- Bir arkadaş 4-5 sene önce Alpay Erdem'e benzetiyorum lan seni dedi. Niye dedi anlamadım? Ne bir yazımı okumuş ne de Alpay Erdem'i tanımış. Üstelemedim tabii. Sonuçta Alpay Erdem'dir yani. Hem bisikleti de var onun.

- Yıllar sonra bugün bir başka arkadaş da karikatür gibi adamsın dedi. Sevindim. Komikmişim ve derinmişim bi de sessizmişim. Ama sonra düşündüm karikatürlerde çizilen tipler gibi miyim lan acaba diye. Sanmıyorum. Bence iyi bir şey dedi. Karikatür'ün onda yarattığı çağrışımları bende gördüğünü söylemek istedi. Hoş bir iltifat.

- D. günü dışında yaş pasta yiyebilmektir mutluluk. Ama öyle bir dilim yaş pastayı dışarda gümletmek değil. Bildiğin yuvarlak pastayı, kutusunda eve getirip, sevdiceklerle paylaşmak... Kuru pastaya hiç girmiyorum. Onu d. günlerinde bile zor görüyoruz...

- Kapitalizme dönelim tekrar. Düşününce Fenerbahçe şirket ya hani. Bu bana çok koyuyor bazı bazı. Arçelik'i tutmak gibi bir şey haline geldi takım tutmak. Hisse senedi falan var kulübün. Bu şike olaylarında bir kez daha anladım ki kapitalizmin yılmaz savunucusu durumundayım taraftar olarak. Bilet almak, lig tv aboneliği, forma almak falan... İyice. Ama mesela az bir şey benimki. Milletin hissesi var. Fener küme düşerse batacak adam. Zaten soruşturma açılıyor, hisse senetleri dip yapıyor. Düşmeyeceği açıklanacak bilgisi sızıyor, borsada en çok işlem gören ikinci şirket oluyor takımım. Pehh... Biz neyin peşindeyiz?

- Bu ülkede bütün bokluklar cuma günü, mesai saatinin bitiminden sonra olmak zorundadır. Serbest piyasa kanunlarının hüküm sürmeye başlamasından itibaren bu böyledir. Sivas katliamı, 28 şubat vb... Bunlar eski. En son komutanlar bile İMKB kapandıktan sonra emekliliklerini istediler, pehhhhh... Korkmayın paşalar... Siz aç kalmazsınız...

- Başbakan da maaşıyla geçinemiyormuş ya, helal olsun. Ama hesapladık bu sabah, Nurgül Yeşilçay daha çok kazanıyor Tayyip'ten...

- Çınar Ağacı film olarak tavsiye edilecek kadar iyi olmasa da çalan şarkılar muhteşem. Bir zamanlar bir arkadaş dinletmişti bir sitede. Atatürk mü cumhuriyet mi bilmemne şeyinin sitesinde var şarkılar ama hatırlayamadığım için yönlendiremiyorum.

- Köri de tavuğa ayrı bir hava katıyor hani.


- Hoşçakalın...

2 yorum:

tahtaravalli dedi ki...

http://www.tccb.gov.tr/sayfa/ata_ozel/muzik/

site bu. gönderen olmak benim için fazla ironik. hayat işte, nerden nereye... bi şarkı için düşülen durumlara bakınız.

tahtaravalli dedi ki...

favorim ve filmde de geçen şarkı: Seyyan Oskay-Gündüzüm Gecem Oldu