21 Ağustos 2011

Ne zaman gitti tren?

http://fizy.com/tr#s/1ahul9

Hayata sövmek çok kolaydır. Pişman olmak çok kolaydır. Her zaman zor olana saygı duymak nedendir? Ama soru sormak da, hiç cevaplamamak da, anlamaya çalışmamak da kolaydır.

Bu gün bir kolaylık yapıp melankoliye dalıyorum. Yarın yine güç toplayıp, bir yerlerden bir umut ışığı bulup yine oradan çıkacağım, biliyorum. Başka türlü gerçek bir "yaşam" sürmek mümkün mü?

Yine de hep iskambil kağıtlarından kuleler yapıyoruz. Sürekli bir üflemeyle, bir rüzgarla yıkılıveren titrek kuleler. Her yıkıldığında yenisini daha ürkek yaptığımızdan daha da titrek olan ve daha kötüsü, artık yıkıldığında üzülmediğimiz kuleler. Alışmak, normalleştirmek kötü şey. Kuleler titrekleştikçe, duygular sertleşiyor, duvarlar büyüyor... Ne zaman kaçtı bu ipin ucu? Ne zaman gitti tren?

Uzundur ömür, meraklanma.
Mühimdir yalnızlık, telaşlanma.
Saatler geri, yavaşlama.
Sayfalar sarı, bir zamanlar genç olsan da.
Yaşamdan yaralı hayvan gibi.
İnsafa gelmeyen sahip gibi.
Duygular, saygılar eşyalardan sonra.
Yazılmış suya, bir zamanlar aşk olsan da.

Ne zaman gitti tren?
Bir ben kaldım bir de gölgem.
Saatim mi geri kalmış, bilmem?
Ne zaman gitti tren?
Bir rüzgara kapıldık biz.
Yelkenler delik deşik.
Acıktık bir anda acıya,
Bir rüzgara kapıldık biz...

Ne sen anladın, ne ben öğrendim.
Önzözler gereksizmiş, geç bildim.
Okuduk yine de gençmişiz işte.
Öylesizliğin daha güzelmiş öylece.

Bir kısa film hayattan kalan.
Oyuncu olsan, yönetmen olsan.
Gördüklerini unutmuş olsan
Yaşamak bazen sabır ister...



Hiç yorum yok: