19 Ağustos 2012

Geceleyin Bir İhtiyar...


Son yazıda yazmışım yine, benim yazmamın hiçbir ehemmiyeti yok diye... 1 ay 1 hafta geçmiş son yazının üzerinden. Zaten son yazı da hiç reaksiyon almamış... Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Zaten Beckett ne demiş? Hepiniz biliyorsunuz...
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yaşanmamış(belki de yaşanmıştır, bilemezsiniz) bir hikaye ile devam edelim yazılarımıza...
İki insan... Konuşuyorlar... İnsanları tanıtmanın alemi yok. Çünkü tanıyamazsınız. Ben ne kadar tanıyorum ki size anlatıyım? Onlar birbirlerini ne kadar tanıyorlar ki? Sen, kendini ne kadar tanıyorsun ki?(Kim ki bu hikayenin kahramanları? Ben mi, sen mi?) Hem tanırsanız sevmezsiniz ki, ne demiş Bukowski? Bunu da biliyorsunuz...

- Beğenmesen de seveceksin yani...
- Seversen, beğenirsin...
- Beğenirsen, sever misin?
- Sevmiyorsan, sadece beğenebilirsin... En fazla...
- Nedir farkı?
- Seversen, oraya kadar gidersin. Beğenirsen şuraya bile gitmezsin...
- Yemekten bahsediyoruz değil mi?
- Farketmez...
- Peki seviliyorsan?
- Beğenirsin...
- Beğeniliyorsan...
- Sevinirsin...
- Ne zaman seversin?
- Geceleyin...
- Öyle değil yahu... Sevdiğini ne zaman anlarsın?
- Geceleyin... (Gülüyor...) :))
- İnsan kimi sever? Nasıl anlar?
- Yaşamayı, paylaşmayı sevdiğini sever.
- Farkı nedir beğenmekten?
- Yaşatılanı sevmemesidir. Kendi yaşadığını sevmesidir...
- Ah be dede her şeye cevabın var... Sen çok mu sevdin?
- Çok sevdim...
- Kaç kişiyi sevdin mesela?
- Çok kişi demedim, çok sevdim dedim...

Susuyorlar... Kalkıyorlar masadan... Ellerinde şarap şişesi... Genç adam bir türkü söylemeye başlıyor. Sanırım kafası güzel oldu. Dede, hiç kesmiyor genci... Dinliyor... Genç adam türkünün bir yerinde, sözleri bitirip ağzından melodiyi çalmaya başlarken dede iki mısra okuyor biraz alçak sesle...

- Sakladığın kendini böldün iki yarım'a;
İki kez yaralandın bir yarım yara için...
- Efendim?
- Sen devam et...
- Bişey dedin...
- Ben demedim, Özdemir Asaf demiş...
- Ne demiş?
- Sevdim demiş, çok sevdim...

Kendini iki yarıma bölmekse ve o yarımın yarasıyla iki kere yaralanmaksa sevgi; geceler sevginin sonsuz bekçisi...

- Hala seviyor musun?
- Şarap içiyorum görmüyor musun? Gece, deniz kenarında şarap içen herkes seviyordur...
- Ben de mi seviyorum?
- Benimle şarap içen herkes seviyordur...

Benimle, geceleyin, sahilde içki içecek sevdalılar varsa, hemen ulaşsınlar... Şarap şart değil... Hoşçakalın...