- Şarkılar, seni söyler, dillerde nağme adın!
- Astımdan çok çekmiş biri olarak söylüyorum ki; Van'ın astım ilacı ihtiyacının karşılanması halktan değil devletten beklenmelidir... O iş öyle basit değil yani. Siz nefes alamamak, alma imkanı varken alamamak, çektikçe havayı soluyamamak nedir bilemezsiniz. Ben bilirim. Batı'dan astım ilacı gelsin diye beklemek olmaz. Van'da ne kadar astım ilacına ihtiyaç varsa o kadar astım ilacını devlet Van'a yönlendirmelidir.
- Bunu ayrıştırarak söylemiyorum ama çocuğa bez bağlarsın, sütle bir türlü mama yaparsın ya da kat kat giyinirsin, korunursun. Olmadı sağlam bir yapıya girer, soğuğu atlatırsın ama nefes alamamak çok acayip bir şeydir a dostlar. Cam kenarlarında geçirdiğim günleri unutamam. 20 günde 6 kortizon iğne yediğimi de... Nefes alamıyorsun ya daha ötesi yok. Öyle burun tıkanıklığı gibi değil... Halledilsin şu mesele bir an önce...
- Enkazdan çıkan insana su verince, ödem oluşturuyormuş. Ve kalıcı hasara hatta ölümlere yol açabiliyormuş. Enkazdan çıkarılan iki çocuk bu yüzden mi öldü bilmiyorum ama bunlara dikkat edelim. Geçen gün arama-kurtarma ekibinden bir kadın enkaz altındaki insanla konuştuklarını, su verdiklerini ve kurtardıktan sonra yine su içirdiklerini söyledi. Bu işin profesyonelleri bile ne yaptıklarını bilmiyor gibi geliyor bana ki çok fena bir durum bu.
- 40 milyon tl deprem vergisi toplamış devlet. Tayyeap onları duble yol yapımında harcamış... Seçim dönemi geldiğinde enkaz altında kalıp, yaşamını yitiren veya sakatlanan insanlar, şu an yardıma muhtaç konumda bekleyen insanlar, unutulur. İki tane doğulu yurttaş çıkartılıp, iyi ki yollar yapıldı köyüme rahatça gidebiliyorum der. Devletin 1 haftadır gidemediği köylere... Haritadan silinen köylere... Oylar patlar, Tayyeap coşar!
- Bir işte başarılı olmak nedir? Ne kadardır. Sürekli yaptığın bir iş var. Ama bir iyi bir kötü olursan, başarılı değilsin. Genelde iyi olacaksın. Sürekliliği olacak yani o iyi durumun. Futbolcu mesela... Mesela Alex 10 maç iyi oynasın. 34 maçın 10'u. Başarılı sayılmaz... Aslında 10 tane çok başarılı maçı var adamın. Ama yetmez... Ya da başka meslek düşün... Sürekliliği yakalamak lazım. Sonra kendi alanını yaratman ve o alana hükmetmen lazım. Sonra onu koruman lazım. Birinin gelip sarsmasını engellemen lazım. Artık burası benim dersen de olmaz. Yine genel olarak doğru kararlar alman lazım. İş yerine(alanına) sahip çıkman lazım. Orayı, yaşamın diğer alanlarıyla karıştırmaman lazım. Orayı hayata ya da hayatı oraya katmaman lazım. Hayatta yaptığın ya da yapacağın tüm hataları ya da olağan dışı güzellikleri iş yerinin dışında bırakman lazım. Oranın iş yeri olduğunu unutmaman lazım. Otorite lazım, hiyerarşi lazım... "Burada iş yapılıyor"u göstermen ve yerleştirmen lazım... Önce kendine yapman lazım hem de bunları... Yanındakilere iş arkadaşı gözüyle bakman lazım. İş yerini koruma hadisesini tüm çalışanlarla ortak bir tavır takınarak gerçekleştirmek lazım...
- Sonuç: Benim başarılı olma ihtimalim yok. Zaten yaş 24 hiçbir başarım yok. İşi, gücü, öğrenciliği geçtim; hayatın diğer alanlarında da elde edebildiğim bir şey yok. Saklayabildiğim, koruyabildiğim, sahip çıkabildiğim bir şey de yok... Bunun sonucu da çok açık. Ben diye biri yok...
- Spor programlarını sunan kadınlarda aradıkları tek özellik bacak güzelliği sanırım. Meme, göz, burun falan demiyorum bakın. Bacak güzelse, şeffaf bir masaya oturtuyorlar, bacak bacak üstüne attırıyorlar... Belli bir yere kadar görünüyor o bacaklar... Ne konuştuğunun önemi yok. Zaten konuşmuyorlar. Şurdan şu twit gelmiş ehi ehi yapıyorlar... Olay bitiyor... Tabi yapımcılar erkek. Biliyorlar erkeğin bir bacaktan nerelere kadar gidebileceklerini. İzlenilmek için dayıyorlar ekrana bacakları. Anladık burasını da; kadınlar kendilerini izleyen insanların sadece bacaklarına bakıyor olma ihtimalinden rahatsız olmuyorlar mı? Model ol, manken ol, sahilde ol de ki ben ne yapayım? Ama diyemiyor musun ben bugün bacak göstermiyim diye! Diyemiyorsun, ekmek parası! Fırın kurdunuz hala ekmek parası diyorsunuz!
- Ablamın evleneceği adam, onu sevmediğimi düşünüyormuş. İyi de ben kimseyi sevmiyorum ki doğru düzgün. Saymaya kalksam 4-5'i geçmez. Aileyi geç! Sayayım... 1,2... 2'ymiş lan! Buçukları da hesaba katalım. 3 tane de buçuk var. Toplam 3.5... Zorlarsam akşama 5 olur!
- Turk max'ta kadın bilekliğini tanımlarken keyifli ve eğlenceli sıfatlarını kullandı. Eğlenceli bileklik ne lan? Benim bilekliğim de çok akıllı. Rengi falan soldu çok uslu. Çok sadık. Hiç çıkmıyor bileğimden. D. günü hediyesiydi sen düşün. 3 ay geçmiş bir kere terketmemiş beni... Ayrıca bir şakalar bir şakalar... Çok bombastik!
- Ahmet Kaya'nın doğum günüymüş... Şarkısıyla veda edelim: http://fizy.com/#s/1ahsys
Bunu da dinlemek iyi olacaktır: http://fizy.com/#s/1agyqe
Olmasaydı sonumuz böyle diyebilirsiniz ama nereden bileceksiniz?
- Astımdan çok çekmiş biri olarak söylüyorum ki; Van'ın astım ilacı ihtiyacının karşılanması halktan değil devletten beklenmelidir... O iş öyle basit değil yani. Siz nefes alamamak, alma imkanı varken alamamak, çektikçe havayı soluyamamak nedir bilemezsiniz. Ben bilirim. Batı'dan astım ilacı gelsin diye beklemek olmaz. Van'da ne kadar astım ilacına ihtiyaç varsa o kadar astım ilacını devlet Van'a yönlendirmelidir.
- Bunu ayrıştırarak söylemiyorum ama çocuğa bez bağlarsın, sütle bir türlü mama yaparsın ya da kat kat giyinirsin, korunursun. Olmadı sağlam bir yapıya girer, soğuğu atlatırsın ama nefes alamamak çok acayip bir şeydir a dostlar. Cam kenarlarında geçirdiğim günleri unutamam. 20 günde 6 kortizon iğne yediğimi de... Nefes alamıyorsun ya daha ötesi yok. Öyle burun tıkanıklığı gibi değil... Halledilsin şu mesele bir an önce...
- Enkazdan çıkan insana su verince, ödem oluşturuyormuş. Ve kalıcı hasara hatta ölümlere yol açabiliyormuş. Enkazdan çıkarılan iki çocuk bu yüzden mi öldü bilmiyorum ama bunlara dikkat edelim. Geçen gün arama-kurtarma ekibinden bir kadın enkaz altındaki insanla konuştuklarını, su verdiklerini ve kurtardıktan sonra yine su içirdiklerini söyledi. Bu işin profesyonelleri bile ne yaptıklarını bilmiyor gibi geliyor bana ki çok fena bir durum bu.
- 40 milyon tl deprem vergisi toplamış devlet. Tayyeap onları duble yol yapımında harcamış... Seçim dönemi geldiğinde enkaz altında kalıp, yaşamını yitiren veya sakatlanan insanlar, şu an yardıma muhtaç konumda bekleyen insanlar, unutulur. İki tane doğulu yurttaş çıkartılıp, iyi ki yollar yapıldı köyüme rahatça gidebiliyorum der. Devletin 1 haftadır gidemediği köylere... Haritadan silinen köylere... Oylar patlar, Tayyeap coşar!
- Bir işte başarılı olmak nedir? Ne kadardır. Sürekli yaptığın bir iş var. Ama bir iyi bir kötü olursan, başarılı değilsin. Genelde iyi olacaksın. Sürekliliği olacak yani o iyi durumun. Futbolcu mesela... Mesela Alex 10 maç iyi oynasın. 34 maçın 10'u. Başarılı sayılmaz... Aslında 10 tane çok başarılı maçı var adamın. Ama yetmez... Ya da başka meslek düşün... Sürekliliği yakalamak lazım. Sonra kendi alanını yaratman ve o alana hükmetmen lazım. Sonra onu koruman lazım. Birinin gelip sarsmasını engellemen lazım. Artık burası benim dersen de olmaz. Yine genel olarak doğru kararlar alman lazım. İş yerine(alanına) sahip çıkman lazım. Orayı, yaşamın diğer alanlarıyla karıştırmaman lazım. Orayı hayata ya da hayatı oraya katmaman lazım. Hayatta yaptığın ya da yapacağın tüm hataları ya da olağan dışı güzellikleri iş yerinin dışında bırakman lazım. Oranın iş yeri olduğunu unutmaman lazım. Otorite lazım, hiyerarşi lazım... "Burada iş yapılıyor"u göstermen ve yerleştirmen lazım... Önce kendine yapman lazım hem de bunları... Yanındakilere iş arkadaşı gözüyle bakman lazım. İş yerini koruma hadisesini tüm çalışanlarla ortak bir tavır takınarak gerçekleştirmek lazım...
- Sonuç: Benim başarılı olma ihtimalim yok. Zaten yaş 24 hiçbir başarım yok. İşi, gücü, öğrenciliği geçtim; hayatın diğer alanlarında da elde edebildiğim bir şey yok. Saklayabildiğim, koruyabildiğim, sahip çıkabildiğim bir şey de yok... Bunun sonucu da çok açık. Ben diye biri yok...
- Spor programlarını sunan kadınlarda aradıkları tek özellik bacak güzelliği sanırım. Meme, göz, burun falan demiyorum bakın. Bacak güzelse, şeffaf bir masaya oturtuyorlar, bacak bacak üstüne attırıyorlar... Belli bir yere kadar görünüyor o bacaklar... Ne konuştuğunun önemi yok. Zaten konuşmuyorlar. Şurdan şu twit gelmiş ehi ehi yapıyorlar... Olay bitiyor... Tabi yapımcılar erkek. Biliyorlar erkeğin bir bacaktan nerelere kadar gidebileceklerini. İzlenilmek için dayıyorlar ekrana bacakları. Anladık burasını da; kadınlar kendilerini izleyen insanların sadece bacaklarına bakıyor olma ihtimalinden rahatsız olmuyorlar mı? Model ol, manken ol, sahilde ol de ki ben ne yapayım? Ama diyemiyor musun ben bugün bacak göstermiyim diye! Diyemiyorsun, ekmek parası! Fırın kurdunuz hala ekmek parası diyorsunuz!
- Ablamın evleneceği adam, onu sevmediğimi düşünüyormuş. İyi de ben kimseyi sevmiyorum ki doğru düzgün. Saymaya kalksam 4-5'i geçmez. Aileyi geç! Sayayım... 1,2... 2'ymiş lan! Buçukları da hesaba katalım. 3 tane de buçuk var. Toplam 3.5... Zorlarsam akşama 5 olur!
- Turk max'ta kadın bilekliğini tanımlarken keyifli ve eğlenceli sıfatlarını kullandı. Eğlenceli bileklik ne lan? Benim bilekliğim de çok akıllı. Rengi falan soldu çok uslu. Çok sadık. Hiç çıkmıyor bileğimden. D. günü hediyesiydi sen düşün. 3 ay geçmiş bir kere terketmemiş beni... Ayrıca bir şakalar bir şakalar... Çok bombastik!
- Ahmet Kaya'nın doğum günüymüş... Şarkısıyla veda edelim: http://fizy.com/#s/1ahsys
Bunu da dinlemek iyi olacaktır: http://fizy.com/#s/1agyqe
Olmasaydı sonumuz böyle diyebilirsiniz ama nereden bileceksiniz?