Bir basketbol blogu da kurunca işler zorlaştı ve buraya yazmaya vakit kalmadı. Üstüne 10 gündür geçmeyen bir hastalık da vuku buldu, hiç hal kalmadı. Şimdi buradan beni takip eden birlerce(rakamla 1) arkadaşımı(sanıyorum 2 kişisiniz, siz de bazen bakıyorsunuz...) selamlayarak bir şeyler yazmaya devam edelim.
Bu arada, siz o 2 kişi, ismi S ile başlayan iki insan, siz de gelen maillerden takip ediyorsunuz biliyorum ve son dönemde burada yayınlanan yazıları bir anlamsız buluyorsunuz. Uyandırayım sizi, video falan koyuyoruz son dönemde, onlar öyle mailde görükmüyor. Bloga girin, okuyun, videoları da izleyin... Kötü şeyler koymuyoruz... Hayret bi şey!
Sosyal medya çok acayipmiş. Sosya olmayan medya nasıl oluyor acaba? Tv mesela, kendi kendine mi açılıp kapanıyor. Kimse izlemiyor falan. Düşünsene tv kendi kendine takılıyor evde. Evden çıkmıyor. Açıyor birasını içiyor falan. Dertli böyle. Yazık televizyona...
Kapitalizmin yarattığı sosyallik de güzel... İnsan olacaksan, sosyal olacaksın. Sosyal olacaksan, para harcayacaksın. Para harcayaksan, mutlaka ki kendini eğlendireceksin. Kendini eğlendireceksen, mutlaka ki gece hayatın olacak. Gece hayatın olunca, özgürsün. E özgürsen, cinsellik olacak. Sevişeceksin ki, sosyal olacaksın. Bu döngüde geçecek işte hayat... Kendinle kalmayacaksın! Öyle zamanlar için twitter var, msn var, facebook var, goggle + var. Sen kimsin lan? Tek başına olmaz... O tek kaldığın zamanlarda sana kalan sanal dünyayı da tekrar sosyal olmak ve gerisi için kullanacaksın. Aksi türlü kullanırsan; "bütün gün bilgisayarın başında bik bik!" ile başlayan eleştiriler alırsın...
Şimdi hal böyle olunca, yalnızlık da sosyallik de sanal bir ortama bürününce; hani diyorlar ya "üzülmeye değmez" ya da çağımızın hastalığı "mutlu olamıyorum!" üzerine dönüyor insan hayatı. E normal! Mutlu olmak nihai hedef, aradaki yollarda da üzülmeye değmeyecek şeyler yaşamak lazım...
Herkes böyle yaşıyorken de senin üzüntülerin gerçek olsa da; aptallık mertebesine ulaşıyor ki aman aman. Sen de burada yaşıyorsun ve "aptal görünmek" istemiyorsun. Diyorsun ki "yok yok ben üzülmüyorum" İyi de arkadaşım neden o kadar içiyorsun? Bkz. yukarıda yazdık...
Biraz zaman geçince hayatı böyle kurabiliyorsun bir de. Üzülmüyorsun cidden. Uyuşuyorsun... Etrafta ruhu kalmamış onlarca cisim, sen de onlardan birisin... Ben de... Ruhumuza el fatiha!
Bu arada, siz o 2 kişi, ismi S ile başlayan iki insan, siz de gelen maillerden takip ediyorsunuz biliyorum ve son dönemde burada yayınlanan yazıları bir anlamsız buluyorsunuz. Uyandırayım sizi, video falan koyuyoruz son dönemde, onlar öyle mailde görükmüyor. Bloga girin, okuyun, videoları da izleyin... Kötü şeyler koymuyoruz... Hayret bi şey!
Sosyal medya çok acayipmiş. Sosya olmayan medya nasıl oluyor acaba? Tv mesela, kendi kendine mi açılıp kapanıyor. Kimse izlemiyor falan. Düşünsene tv kendi kendine takılıyor evde. Evden çıkmıyor. Açıyor birasını içiyor falan. Dertli böyle. Yazık televizyona...
Kapitalizmin yarattığı sosyallik de güzel... İnsan olacaksan, sosyal olacaksın. Sosyal olacaksan, para harcayacaksın. Para harcayaksan, mutlaka ki kendini eğlendireceksin. Kendini eğlendireceksen, mutlaka ki gece hayatın olacak. Gece hayatın olunca, özgürsün. E özgürsen, cinsellik olacak. Sevişeceksin ki, sosyal olacaksın. Bu döngüde geçecek işte hayat... Kendinle kalmayacaksın! Öyle zamanlar için twitter var, msn var, facebook var, goggle + var. Sen kimsin lan? Tek başına olmaz... O tek kaldığın zamanlarda sana kalan sanal dünyayı da tekrar sosyal olmak ve gerisi için kullanacaksın. Aksi türlü kullanırsan; "bütün gün bilgisayarın başında bik bik!" ile başlayan eleştiriler alırsın...
Şimdi hal böyle olunca, yalnızlık da sosyallik de sanal bir ortama bürününce; hani diyorlar ya "üzülmeye değmez" ya da çağımızın hastalığı "mutlu olamıyorum!" üzerine dönüyor insan hayatı. E normal! Mutlu olmak nihai hedef, aradaki yollarda da üzülmeye değmeyecek şeyler yaşamak lazım...
Herkes böyle yaşıyorken de senin üzüntülerin gerçek olsa da; aptallık mertebesine ulaşıyor ki aman aman. Sen de burada yaşıyorsun ve "aptal görünmek" istemiyorsun. Diyorsun ki "yok yok ben üzülmüyorum" İyi de arkadaşım neden o kadar içiyorsun? Bkz. yukarıda yazdık...
Biraz zaman geçince hayatı böyle kurabiliyorsun bir de. Üzülmüyorsun cidden. Uyuşuyorsun... Etrafta ruhu kalmamış onlarca cisim, sen de onlardan birisin... Ben de... Ruhumuza el fatiha!
2 yorum:
acımasız biraz..
sen nerden çıktın be:) acımasız mı? hayat öyle! böhüüü...
Yorum Gönder