Facebook subliminal mesajlar veriyormuş. Facebook giriş sayfasındaki noktaları birleştirince SEX diye bir şey çıkıyormuş ortaya. Sonra birsürü öyle şey varmış işte site kullanıcıları için. Beyne sürekli bir sex pompalamasyonu oluyormuş. Neden Facebook'u en çok kullanan ülkelerden biri olduğumuzu(Dünya'da 6., Avrupa'da 1.'yiz) da anlamış olduk. İlkokul arkadaşı bahane, dekolteler şahane!...
Sonra Avrupa'da insanlar daha bıdı bıdı diyormuşuz. Buradakiler çok gericiymiş ya da açmış falan... E ne olacağımış? O kadar çok şey görüyormuş ki, istiyormuş hiçbir zaman kavuşamayacağı o şeyi. Facebook'un yarattığı toplumsal kötü vakaları geçelim, yani geçen gazetede okudum 16 dakikada tanıştı, 1 saatte sevişti, 3 saat sonra öldürdü gibi bir haber. Onu geçelim... İnsana dair diğer olumsuz vakalarda, böyle sosyal ağların pompaladığı dürtülerin yeri de çokmuş...
Facebook'un CIO'su Zückerberg çok acayip zenginmiş ama mütevazi bir hayat yaşıyormuş. Hayır yani nereye yatıracakmış ki parayı? Ye, iç, gez, toz bitmeyecek bir para...
Yine de Facebook'un kaynak ihtiyacı doğmuş. Halka açılıyormuş. Halka açılan her şirket gibi aslında yaptıkları halka yazılmakmış. Facebook, sex, açılmak... Çok subliminal...
Yok ya Facebook düşmanı falan değilim, hiç de umrumda değilmiş. Gerçeklerin peşindeymişim. Bu sebeple çok gerçekçi ama gerçek olmayan Oğullar ve Rencide Ruhlar kitabının hastası olmuşum.
Gerçek derken; geçen bir konferansa katılmışım. Uuuu konferans? Ama evet. Ben okula derse diye gittim, konferans varmış. Dalmışım içeri... Bankacı bir keltoş gelip bişeyler anlatmış. Ben ilk cümlesi zenginden alıp fakire veriyoruz diyen bir bankacıyı dinlememişim haliyle. Kızları kesmişim. Onu da yakalanınca farketmişim. Hayırdır şeklinde mimikler yapmış. Ben de utanmışım...
Adamın anlatması bitince sorular sorulmuş. Dinlemişim onları. Çocuk siz insanlara hayal satıyorsunuz demiş. Sonra da ödeyemiyorlar bilmemne diye dert yanıyorsunuz burada demiş. Adam da kem küm etmiş. Sonra da Türk'üz biz muhabbetine girmiş. Alırmışız, ödemezmişiz.
Yok Türkler bankalara çok güvenmezmiş. Avrupa'da insanların %98'i bankalarda hesap sahibiymiş. Bizde 40-45 civarımıymış neymiş. Bunun sebebplerini Türk'üz işte biz diye açıklayan adam da hakikaten tam Türk'müş...
Haa bu arada Dünya'da cep telefonu değiştirme hızı sıralamasında da Kanada'dan sonra ikinciymişiz. Kaç milyon fakir, kaç milyon işsiz şeyimizde değilmiş. İlle de cebimizmiş, ille de telefonumuzmuş, ille de facebookumuzmuş, ille de twitterımızmış...
Dünya'da sevgili değiştirme hızı sıralamasında kaçıncıyız lan acaba? Hele sevgiliden ayrılıp, diğer sevgiliyi bulana kadar geçen sürede seviştiğimiz insan sayısını değiştirme hızında bence en birinciyiz. Kimse elimize su dökemez. Çünkü kızlarımız hassas, erkeklerimiz de çapkınmış... Ayhhh canlarım ya. Yazık bize çok mağdurmuşuz. Her şeye de bi açıklamamız varmış...
Barlarda, sokaklarda gözüyle s..tiği insan sayısını değiştirme hızında uzayın öncüsüyüzdür bir de... Sonra o s..tiğimiz biriyle gerçekten sevişmeye ikna edebilme hızımız da fena değil artık... Nedeni bir önceki paragraf...
Şimdi okuyucular! Subliminal falan değil, direkt verdik mesajı. Hadi eyvallah...
Selin! İğrenç bir yazı oldu farkındayım... Affedivercekmişsin...
Sonra Avrupa'da insanlar daha bıdı bıdı diyormuşuz. Buradakiler çok gericiymiş ya da açmış falan... E ne olacağımış? O kadar çok şey görüyormuş ki, istiyormuş hiçbir zaman kavuşamayacağı o şeyi. Facebook'un yarattığı toplumsal kötü vakaları geçelim, yani geçen gazetede okudum 16 dakikada tanıştı, 1 saatte sevişti, 3 saat sonra öldürdü gibi bir haber. Onu geçelim... İnsana dair diğer olumsuz vakalarda, böyle sosyal ağların pompaladığı dürtülerin yeri de çokmuş...
Facebook'un CIO'su Zückerberg çok acayip zenginmiş ama mütevazi bir hayat yaşıyormuş. Hayır yani nereye yatıracakmış ki parayı? Ye, iç, gez, toz bitmeyecek bir para...
Yine de Facebook'un kaynak ihtiyacı doğmuş. Halka açılıyormuş. Halka açılan her şirket gibi aslında yaptıkları halka yazılmakmış. Facebook, sex, açılmak... Çok subliminal...
Yok ya Facebook düşmanı falan değilim, hiç de umrumda değilmiş. Gerçeklerin peşindeymişim. Bu sebeple çok gerçekçi ama gerçek olmayan Oğullar ve Rencide Ruhlar kitabının hastası olmuşum.
Gerçek derken; geçen bir konferansa katılmışım. Uuuu konferans? Ama evet. Ben okula derse diye gittim, konferans varmış. Dalmışım içeri... Bankacı bir keltoş gelip bişeyler anlatmış. Ben ilk cümlesi zenginden alıp fakire veriyoruz diyen bir bankacıyı dinlememişim haliyle. Kızları kesmişim. Onu da yakalanınca farketmişim. Hayırdır şeklinde mimikler yapmış. Ben de utanmışım...
Adamın anlatması bitince sorular sorulmuş. Dinlemişim onları. Çocuk siz insanlara hayal satıyorsunuz demiş. Sonra da ödeyemiyorlar bilmemne diye dert yanıyorsunuz burada demiş. Adam da kem küm etmiş. Sonra da Türk'üz biz muhabbetine girmiş. Alırmışız, ödemezmişiz.
Yok Türkler bankalara çok güvenmezmiş. Avrupa'da insanların %98'i bankalarda hesap sahibiymiş. Bizde 40-45 civarımıymış neymiş. Bunun sebebplerini Türk'üz işte biz diye açıklayan adam da hakikaten tam Türk'müş...
Haa bu arada Dünya'da cep telefonu değiştirme hızı sıralamasında da Kanada'dan sonra ikinciymişiz. Kaç milyon fakir, kaç milyon işsiz şeyimizde değilmiş. İlle de cebimizmiş, ille de telefonumuzmuş, ille de facebookumuzmuş, ille de twitterımızmış...
Dünya'da sevgili değiştirme hızı sıralamasında kaçıncıyız lan acaba? Hele sevgiliden ayrılıp, diğer sevgiliyi bulana kadar geçen sürede seviştiğimiz insan sayısını değiştirme hızında bence en birinciyiz. Kimse elimize su dökemez. Çünkü kızlarımız hassas, erkeklerimiz de çapkınmış... Ayhhh canlarım ya. Yazık bize çok mağdurmuşuz. Her şeye de bi açıklamamız varmış...
Barlarda, sokaklarda gözüyle s..tiği insan sayısını değiştirme hızında uzayın öncüsüyüzdür bir de... Sonra o s..tiğimiz biriyle gerçekten sevişmeye ikna edebilme hızımız da fena değil artık... Nedeni bir önceki paragraf...
Şimdi okuyucular! Subliminal falan değil, direkt verdik mesajı. Hadi eyvallah...
Selin! İğrenç bir yazı oldu farkındayım... Affedivercekmişsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder