Tayyip Erdoğan, Muhteşem Yüzyıl'a fena halde takmış. Fena halde taktıklarının akıbetini biliyoruz. Muhteşem Yüzyıl önce değersizleşecek daha sonra da yok olacak. Bundan şüphesi olan yok. Bunu kanıksamak ve normalleştirmek ise ümmetimizin şanından... Önce bir profesör çıktı ve Muhteşem Ahlaksızlık dedi bugün de bir milletvekili 2013 başında bu dizini kaldıralacağını zaten bir kanun teklifi üzerinde çalıştıklarını açıkladı... Evet, yanlış okumadınız. Kanun teklifi yolu ile dizi yayından kaldırılacak...
Muhteşem Yüzyıl'ı belgesel tadında, tarihi öğrenmek için izleyenler varmış demek ki! Bu, çok açıdan sıkıntılı bir hal. Tarihi doğru öğrenmek zaten bir kaynak üzerinden mümkün değildir. Ders kitaplarında okuduğumuz her şeyi gerçek sandığımızdandır ki gösterilenlere de atlıyoruz. Oysa öyle değildir. Tarihi, tarihin egemenleri yazar. Dönemi öğrenmek için; dönemin ezilenlerinin, muhaliflerinin ve bahsi geçen egemene karşı koyma gücü olan diğer egemen güçlerin de neler söylediğine, yaşadığına, ürettiğine bakmak gerekir en azından. Mesela Osmanlı'nın kazandığı her savaştan fetih, kaybettiği her savaştan işgal diye bahsedilen bir tarihe nasıl yaklaşılabilir? Ne kadar doğru, ne kadar gerçektir? Tarih nedir? Her gün, bir şekilde tekrar hatırlatıyor kendini o kitap... (E. H. Carr)
Başbakan'ın tarihin yanlış öğrenilmesi kaygısıyla bu çıkışı yaptığını düşünmek de geçtiğimiz 10 seneyi anlamamakla mümkün olabilir. Başbakan'ın derdi elbette ki harem, kadınlar, dekolteler, cinsellik, aşk, içkiler, entrikalar vesaire. Ne haremi yahu, at üstünde geçti adamın ömrü diyor o çıkışında. Harem yok, Hürrem yalan! diyecek neredeyse. Peki Başbakan 3. Murat'ın hayatının dizi yapılmasından memnun olur mu?
3. Murat tarihçilere göre en az 102 en çok 130 çocuğa sahip bir padişah. Yine aynı tarihçilere göre alkolik mertebesinde bir içkiciydi. Duraklama dönemini başlatan padişah da diyebiliriz aslında kendisi için. Mesela bu adamın dizisi yapılsa. Her güzel gördüğü kadını hareme atan, sürekli içen ve sevişen bir padişahın dizisi yapılsa Başbakan ne der? Hem çocuklarımız da tarihi yanlış öğrenmemiş olur hem de reyting rekorları kırılır...
Neyse efendim, diziyi 1 kere bile izlememiş olan ben, bir dizi üzerinde bu tip tartışmaların yapılmasını faşizan buluyorum. Ben dizi çıktığında ohh bir Osmanlı güzellemesi daha demiş biri olarak, bu dizinin mevcut sistem - iktidar için bir nimet olacağını düşünüyordum. Hoş, hala düşünüyorum ama Başbakan sıkıldı sanırım. Ya da Emine Hanım "bey bu dizi boka sardı, kaldır şunu da yeni bir şeyler izleyelim" filan mı dedi? Olabilir...
Başbakan tinercilerden minercilerden arındıracakmış Taksim'i. Bir alışveriş merkezi olacakmış Taksim. İyi de Taksim zaten alışveriş merkezi. Kültürel anlamda da, ekonomik anlamda da, cinsellik anlamında da. Taksim'in bu anlamda bir eksiği yoktu ki. Zenginlerin alışveriş merkezi yapacağım deseymiş daha iyiymiş. Bu arada Başbakan artık uyansın. Onun tinerci dediği tüm insanlar, kendi iktidarı döneminde tinerci olmuş insanlar artık. 11 senedir iktidar olup, sokakları ötekileştirebilmek de ayrı kafa. Sokaklar da senin eserin Başbakan. Minerci ne bu arada?
Kıyafetler serbest. Holeeyy!! Tek tip değiliz. Tamam yahu değiliz. Olmayalım. Gelir adaletsizliği zaten kendini belli ediyor. Telefonla, çantayla, kalemle, ayakkabıyla. Önlük bunu örtmüyor. Evet, açıklama bu. Makul, sıradan bir vatandaş bu tespiti yapabilir ve sadece tartışabiliriz onunla. Ama Başbakan yapınca olmuyor be! Gelir zaten adil değil yerim önlüğü diyor. Biz de onu diyoruz işte gelir neden adil dağılmıyor Başbakan? Önce geliri adil dağıt sonra senin serbestleştirdim dediğin şey özgürlük olarak karşına çıkacak, merak etme. Serbestlik ile özgürlük ne kadar uzak. Ama ke kadar yakınmış gibi pompalanıyor dimi? Buna canım çok sıkılıyor. Türban serbestisi. Sen dini siyaset aracı yapmaktan, ekonomik çıkar ürünü yapmaktan, seçim malzemesi olarak kullanmaktan çıkar. Türban iddia edildiği gibi sadece inanış gereği kullanılan bir obje olsun. O zaman türbanı serbestleştirmene de gerek kalmaz, türban takan özgürce türbanını takar kimse de ona takılmaz... Okullardaki kıyafet meselesi de böyle...
ABD'de zenginlerin okuduğu okullarda varmış sadece forma. Bir de bunları gördüm. Bizde de böyle olsuncular. Zenginler ayrılsınlar, bizi yönetenleri bilelim kafası. Sizi yöneteni seviyim!
Bu arada bu konuda konuşurken vesayetten, diktatörlükten filan bahsetti Başbakan. İsmet İnönü dedi tabii ki yine. İyi de paşam! Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan neden bu tek tipleşmenin önüne geçmedi? Hani onlar demokrasi aşıklarıydı? Yeni rejimin hayırlı olsun Başbakan!
Seçmek daha zordur beyler, seçilmek kolay. Sen seçme yaşını 18 yapacaksın, seçilme 25-30! Olur mu böyle anlayış? gibi bilimsel olarak müthiş temellendirmelerle açıkladı Başbakan seçilme yaşının düşürüleceğini. Şimdi bu bilimsel ve patolojik ve sosyolojik anlamda belirli temellere oturtulmuş analiz üzerinden itiraz noktası geliştirmek çok zor olsa da bizim parti kararımızdan başka oy kullanan ile yollar ayrılır diye tehdit ettiğiniz adamların yaşının ne önemi olacak sayın Başbakan? diye sorarak yazıyı bitiriyorum...
Çok canım sıkıldı. Bu konuşmaların hepsi son 2-3 günde okuduğum ve gördüğüm şeylerdi. 1 haftayı filan yazsam demek ki hem çok daha iğrenç bir yazı çıkacak hem de iyice içim kararacaktı... Bu çirkin yazı için özür dilerim. Unutmamak için yazdım aslında. Hoşçakalın...
Muhteşem Yüzyıl'ı belgesel tadında, tarihi öğrenmek için izleyenler varmış demek ki! Bu, çok açıdan sıkıntılı bir hal. Tarihi doğru öğrenmek zaten bir kaynak üzerinden mümkün değildir. Ders kitaplarında okuduğumuz her şeyi gerçek sandığımızdandır ki gösterilenlere de atlıyoruz. Oysa öyle değildir. Tarihi, tarihin egemenleri yazar. Dönemi öğrenmek için; dönemin ezilenlerinin, muhaliflerinin ve bahsi geçen egemene karşı koyma gücü olan diğer egemen güçlerin de neler söylediğine, yaşadığına, ürettiğine bakmak gerekir en azından. Mesela Osmanlı'nın kazandığı her savaştan fetih, kaybettiği her savaştan işgal diye bahsedilen bir tarihe nasıl yaklaşılabilir? Ne kadar doğru, ne kadar gerçektir? Tarih nedir? Her gün, bir şekilde tekrar hatırlatıyor kendini o kitap... (E. H. Carr)
Başbakan'ın tarihin yanlış öğrenilmesi kaygısıyla bu çıkışı yaptığını düşünmek de geçtiğimiz 10 seneyi anlamamakla mümkün olabilir. Başbakan'ın derdi elbette ki harem, kadınlar, dekolteler, cinsellik, aşk, içkiler, entrikalar vesaire. Ne haremi yahu, at üstünde geçti adamın ömrü diyor o çıkışında. Harem yok, Hürrem yalan! diyecek neredeyse. Peki Başbakan 3. Murat'ın hayatının dizi yapılmasından memnun olur mu?
3. Murat tarihçilere göre en az 102 en çok 130 çocuğa sahip bir padişah. Yine aynı tarihçilere göre alkolik mertebesinde bir içkiciydi. Duraklama dönemini başlatan padişah da diyebiliriz aslında kendisi için. Mesela bu adamın dizisi yapılsa. Her güzel gördüğü kadını hareme atan, sürekli içen ve sevişen bir padişahın dizisi yapılsa Başbakan ne der? Hem çocuklarımız da tarihi yanlış öğrenmemiş olur hem de reyting rekorları kırılır...
Neyse efendim, diziyi 1 kere bile izlememiş olan ben, bir dizi üzerinde bu tip tartışmaların yapılmasını faşizan buluyorum. Ben dizi çıktığında ohh bir Osmanlı güzellemesi daha demiş biri olarak, bu dizinin mevcut sistem - iktidar için bir nimet olacağını düşünüyordum. Hoş, hala düşünüyorum ama Başbakan sıkıldı sanırım. Ya da Emine Hanım "bey bu dizi boka sardı, kaldır şunu da yeni bir şeyler izleyelim" filan mı dedi? Olabilir...
Başbakan tinercilerden minercilerden arındıracakmış Taksim'i. Bir alışveriş merkezi olacakmış Taksim. İyi de Taksim zaten alışveriş merkezi. Kültürel anlamda da, ekonomik anlamda da, cinsellik anlamında da. Taksim'in bu anlamda bir eksiği yoktu ki. Zenginlerin alışveriş merkezi yapacağım deseymiş daha iyiymiş. Bu arada Başbakan artık uyansın. Onun tinerci dediği tüm insanlar, kendi iktidarı döneminde tinerci olmuş insanlar artık. 11 senedir iktidar olup, sokakları ötekileştirebilmek de ayrı kafa. Sokaklar da senin eserin Başbakan. Minerci ne bu arada?
Kıyafetler serbest. Holeeyy!! Tek tip değiliz. Tamam yahu değiliz. Olmayalım. Gelir adaletsizliği zaten kendini belli ediyor. Telefonla, çantayla, kalemle, ayakkabıyla. Önlük bunu örtmüyor. Evet, açıklama bu. Makul, sıradan bir vatandaş bu tespiti yapabilir ve sadece tartışabiliriz onunla. Ama Başbakan yapınca olmuyor be! Gelir zaten adil değil yerim önlüğü diyor. Biz de onu diyoruz işte gelir neden adil dağılmıyor Başbakan? Önce geliri adil dağıt sonra senin serbestleştirdim dediğin şey özgürlük olarak karşına çıkacak, merak etme. Serbestlik ile özgürlük ne kadar uzak. Ama ke kadar yakınmış gibi pompalanıyor dimi? Buna canım çok sıkılıyor. Türban serbestisi. Sen dini siyaset aracı yapmaktan, ekonomik çıkar ürünü yapmaktan, seçim malzemesi olarak kullanmaktan çıkar. Türban iddia edildiği gibi sadece inanış gereği kullanılan bir obje olsun. O zaman türbanı serbestleştirmene de gerek kalmaz, türban takan özgürce türbanını takar kimse de ona takılmaz... Okullardaki kıyafet meselesi de böyle...
ABD'de zenginlerin okuduğu okullarda varmış sadece forma. Bir de bunları gördüm. Bizde de böyle olsuncular. Zenginler ayrılsınlar, bizi yönetenleri bilelim kafası. Sizi yöneteni seviyim!
Bu arada bu konuda konuşurken vesayetten, diktatörlükten filan bahsetti Başbakan. İsmet İnönü dedi tabii ki yine. İyi de paşam! Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Necmettin Erbakan neden bu tek tipleşmenin önüne geçmedi? Hani onlar demokrasi aşıklarıydı? Yeni rejimin hayırlı olsun Başbakan!
Seçmek daha zordur beyler, seçilmek kolay. Sen seçme yaşını 18 yapacaksın, seçilme 25-30! Olur mu böyle anlayış? gibi bilimsel olarak müthiş temellendirmelerle açıkladı Başbakan seçilme yaşının düşürüleceğini. Şimdi bu bilimsel ve patolojik ve sosyolojik anlamda belirli temellere oturtulmuş analiz üzerinden itiraz noktası geliştirmek çok zor olsa da bizim parti kararımızdan başka oy kullanan ile yollar ayrılır diye tehdit ettiğiniz adamların yaşının ne önemi olacak sayın Başbakan? diye sorarak yazıyı bitiriyorum...
Çok canım sıkıldı. Bu konuşmaların hepsi son 2-3 günde okuduğum ve gördüğüm şeylerdi. 1 haftayı filan yazsam demek ki hem çok daha iğrenç bir yazı çıkacak hem de iyice içim kararacaktı... Bu çirkin yazı için özür dilerim. Unutmamak için yazdım aslında. Hoşçakalın...