08 Ocak 2011

Mahluk

- Gregor Samsa diye bir yazar aldık, bloga katkı yapsın diye. Ama, hani? nerede? Yazmıyor... Kendisine buradan bir uyarı! Ya 5 gün içinde bir yazı yazar ya da adı, soyadı, telefonu, mail adresi, yaşadığı yer bu blogta yayınlanır... Çok da güzel bir kızdır kendisi. Sapıkları olur... Dikkat etsin, ayağını denk alsın...

- Özledik bu arada kendisini. Keşke suratını görebilsek, sesini duyabilsek...

- Allah'ın depresifi!

- Eve kedi sokmayın arkadaş. Alışıyorsun, atamıyorsun. Kötü oluyor. Her taraf tüy, kıl. E zaten ben de kıllı, tüylü bir insanım. olmuyor yani. Çok kıl, çok tüy...

- Tamam Tahir olmak ayıp değil ama Zühre'yi hiç sevmeseydi ne kaybederdi Tahirliğinden kısmına katılmıyorum. Belki de sadece Zühre'yi sevdiği için Tahirdir. Hadi onu geçtim, Tahir Tahirse; bunun sebeplerinden birisi kesinlikle Zühre'yi sevmesidir. Yani az da olsa Tahir Tahirliğinden kaybederdi Zühre'yi sevmeseydi...

- Asıl kayıp Zühre'ye ait. Tahir gibi sevemeyeceği için bir, Tahir gibi birini sevemediği için iki...

- Elma'nın da seni sevmesi şart mı diyor ya? Bir benzetme olarak hani. İyi de mesele o değil ki. Elma kimseyi sevemez. Ama birini sevebileceği belki de sevdiği açık olan Zühre, Tahir'i sevmiyorsa; Tahir bunu dert eder, niye etmesin? Elmayı sevdiği gibi seviyorsa Zühre'yi, o zaman Tahir de unutmuş Zühre'yi sevmenin ne demek olduğunu...

- Nazım bunları okuyabilseydi, kime ne şiir yazıyoruz der "Dünyanın En Tuhaf Mahluku" adlı şiirini sadece benim için yazardı.

- Kendime mahluk diyerek aykırı bir tavır takınmak istediğim sanılmasın, şiirin adı bu benim yapabilecek bir şeyim yok.

- Bazen bir şey olur, bir şey denir de anlaşılmaz. Anlamazsın yani. Başka türlü yorumlarsın, işine gelmez, kabullenemezsin. Ama bazen hiçbir şey olmaz da sen çok şey anlarsın. Vazgeçersin... Hayat ikisinin arasındaki şey bence işte. Ne duyduğuna, ne de duymadığına inan. Hissettiklerine güven... Amaç; doğru ve güzel hissetmek.

- Birileri var. Sizden fazlası olan. Olsun. Birileri de sizden eksik. Ona da tamam. Ama işte bazı insanlar var. O insanların, bazı diğer insanlar için sizden "daha fazla" anlam ifade etmesi durumu can sıkıcı değil mi? Öyle be arkadaş! Tamam kıskançlık ama ne yani işte. Ona nasıl olur da benden daha fazla anlamlar yüklüyosun deme hakkımız yok mu? Bence olmalı. Göt ister, o ayrı. Ama insan içten içe düşünüyor bence böyle...

- Bu akşam kendi kendime bir isteğimin farkına vardım. Ne kadar müzik aleti varsa hepsi bir salona konsun. Ve ben hepsini çok az da olsa tıngırdatayım. Sonra öleyim. Farketmez...

- Kaç tane dil varsa, o kadar dilde yaşam vardır. Abuk sabuk tartışmalar yaratmayın. Haa resmi dil? Resmiyete gerek yok bence. Samimiyet iyidir... Buradan iki resmi dile karşı olduğum anlaşılmasın. Sadece ironi!

- Kurtuluş mücadelesi verilmeseydi biz Hasan, Hüseyin'in değil; Dimitri'nin torunu olurduk dedi atanamayan öğretmen. İyi de canım, sen Dimitri'nin torunu olsaydın muhtemelen atanacaktın. O nasıl olacak? Hadi diyelim yine atanamadın; eylem yaptığında karşılığını görecektin... Peki sen bizi cumartesi günkü eyleme çağırdın ya hani... Daha önce hayatında eylem yaptın mı? Senelerce geceni gündüzüne katarak, kafanı kitapların arasından kaldırmayarak ders çalıştığını söylüyorsun ya Dimitri'nin torunu polis tarafından öldürülünce Atina'nın yandığını izleyemedin tabii. Hasan'ın 30 torunu ölüyo her yıl buna ne diyeceksin?

- Atanamayan öğretmenlerin atanmasını, bu saçma, adaletsiz, vicdansız, ahlaksız uygulamanın son bulmasını dileriz... http://www.ayop.biz/

- Hoşçakalın...


Hiç yorum yok: